24 Ağustos 2016 Çarşamba

Hemoroid(Basur-Mayasıl) Nasıl Oluşur

HEMOROİT(BASUR-MAYASIL)HAKKINDA
Hemoroid Hastalığı
Muayene ve Teşhis Nasıl Oluşur Kabızlık Tedavileri Cerrahi Tedavi
Konservatif Tedavi CerrahiDışı Tedavi Laserötesi Tedavi Tekrarlarmı? Bende Varmıdır
Gebelikte basur Tedavi Olanların Cevap Alan Bitkisel Çözüm Hemoroid Resimleri
Menier Hastalığı Baş Ağrısı Nedir Kulak Hastalıkları Miğren Hastalığı
Vertigo Hastalığı Prostat Hastalığı
HEMOROİDAL HASTALIK "BASUR-MAYASIL" NASIL OLUŞUR?
Yıllarca HEMOROİDAL HASTALIK veya namı değer BASUR (HEMOROİD, MAYASIL) için "DAMAR HASTALIĞI" adıyla "makatta yerleşmiş damarların varisi" şeklinde yapılan açıklama; 10 yılı aşkın bir süredir yetersiz kalmaktadır. Çünkü makatta "basur" diye bilinen memelerin büyümesinde dolayısıyla damarların genişlemesindeki asıl nedenin; hemoroid yastıkçıklarında yer alan elastik bağ dokusundaki hasar olduğu saptanmıştır.
Tüm bu saptamaların ardından da Hemoroidal Hastalığın, yani BASURUN;
DAMAR HASTALIĞI değil de BAĞ DOKUSU HASTALIĞI olduğu kabul edilmiştir.
HEMOROİD (Basur); Neden Oluşur?
Öncelikle makatta yer alan hemoroid yastıkçıklarının dışkılama işlevi sırasındaki rolünü tekrar gözden geçirelim. Ayrıntılı bilgi için Bknz: Hemoroid Nedir? Ne işe yarar?
Tuvalette, "mermiyi namluya verme" misali ilk ıkınma hamlesiyle birlikte dışkılama başlar. Dışkılama sırasındaki bu ilk ıkınma hamlesi için karın kasları kasılır ve karın içi basıncı artılır. Karın içi basıncındaki artış; kola takılan turnuke(lastik) misali hemoroid yastıkçıklarında dolaşan kanın (1) kalbe geri dönüşünü azaltır. Böylece hemoroid yastıkçıklarındaki damarlarda, elastik bağ dokusunun (asıcı bağların) izin verdiği ölçüde dolgunluğa (genişlemeye) sebep olur. Ki bu durum; hemoroid yastıkçıklarında büyüme (2) ile sonuçlanır.

1

2

3

4
Hemoroid yastıkçıklarındaki büyüme; yine yastıkçıkların yapısında yer alan asıcı bağların (3) elastikiyet/gerilme (4) özelliği sayesinde kontrol altında tutulur ve sınırlandırılır. Böylece dışkılama sırasında hemoroid yastıkçıklarının gereksiz/aşırı büyümesi engellenerek dışkı çıkışının yaratacağı olası hasar riski azaltılır.

A

B

C

D
Diğer taraftan, ıkınmanın sonlanmasıyla birlikte azalan karın içi basıncına paralel olarak; kanın kalbe geri dönüşü başlar ve damarlardaki kan basıncı, yani asıcı bağları (a-b) gerdiren güç azalır. Dolayısıyla asıcı bağların lastik misali devreye giren elastikiyet (çekme) (c) özelliği sayesinde hemoroid yastıkçıklarındaki damarların boşalması ve yastıkçıkların küçülmesi (d) sağlanır.
Görüldüğü gibi dışkılamayla, yani ıkınmayla birkilte hemoroid yastıkçıklarındaki büyümeyi kontrol eden bir düzenek vardır. Ki bu düzenekteki ana unsur da asıcı bağların elastikiyet özelliği veya gücüdür.
Ancak yıllar içersinde, sıklıkla da Kullanıcı Hataları temelinde gerçekleştirilen gereksiz ıkınmalar nedeniyle asıcı bağlarda esneme, kırılma veya kopma gibi çeşitli hasarlar oluşur. Bu hasarların derecesine bağlı olarak da asıcı bağların elastikiyet özelliğinde (gücünde) azalma olur. Bu durum bir taraftan hemoroid yastıkçıklarının dışkılama (ıkınma) sırasında daha fazla büyümesine, dolayısıyla da sürtünme yüzey alanının (tahrişin) artmasına  ve ele gelen memeleşmeye sebep olur. Diğer taraftan ise dışkılama sonrasında şişen memelerde yeterli küçülme olmamasına, dolayısıyla da tuvalet sonrası devam eden ağrılı şişliklere ve conta kaçaklarına (akıntı-kirlenme) sebep olur. Böylece tuvalette ıkınmayla tetiklenen ve BASUR diye bilinen, çeşitli sıkıntılar (kanama, ağrı ve memeleşme gibi) topluluğu yaşanmaya başlar.
O halde asıcı bağlarda hasar, dolayısıyla Basur oluşumunda rol oynayan faktörleri iki temel grupta toplayabiliriz.
1. Kullanıcı Hataları: Gereksiz/artan ıkınmalarla gerçekleştirilen her dışkılama; hatalı dışkılama işlevi olarak kabul edilir ve karın içi basınç artışıyla sonuçlandığı için de asıcı bağlarda; zamanla  esneme, gerilme, kırılma gibi hasarlara yol açar. Kısaca, basur oluşmunda en temel faktör kullanıcı hatası veya makatı hor kullanım olarak değerlendirilebilir.
Ancak çoğu kişi, kullanıcı hatalarının farkında bile değildir. Çünkü “Ikınma” kelimesi, sıklıkla “zorlanma” ve “kalın-sert dışkı” ile özdeşleştirilir. Bu nedenle de çıkan dışkı yumuşak olduğu sürece de “ıkınmadığını” veya "zorlanmadığını" ifade eder. Hatta bu çerçevede, “dışkılamanız nasıl?” diye sorulduğunda çoğu kişi "Normal" diye tanımlama yapar. Ama gerçek normal nedir? bilinmez. Çünkü kimse göstermedi veya öğretmedi ki!..
Hatalı dışkılama alışkanlıklarının temeli sıklıkla “Kaş yapayım derken göz çıkarma” misali, çocukluk yıllarında atılır. Nasıl mı? Annelerin koruma içgüdüleri ve hijyen saplantılarına bağlı olarak “öyle her yerde tuvalete gidilmez, mikrop kaparsın” öğretisiyle tuvalet tutma ve erteleme alışkanlıkları edinilir. Bu durum; diş macunu tüpünün ağzının açık kalması gibi düşünülebilir. Boşaltma zamanı gelmesine rağmen boşaltılmayan ve makatta bekletilen dışkı; zamanla katılaşmaya ve topaklanmaya başlar. Dolayısıyla da tuvalette çıkarmak zorlaşır. Bu durumlarda “ıhhhlaa da çıkar” diyerek Anne, çocuğuna yardımcı olmak adına tekrar devreye girer ve çocuğuna gereksiz ıkınmayı da öğretmiş olur.
Hem "tuvalet tutma ve erteleme" hem de "ıhhlaa da çıkar" öğretileri anneden alındığı için doğru kabul edilir ve kapalı kapılar ardında “NORMAL” düşüncesiyle, YILLARCA uygulanır. Ancak yıllar geçtikçe gereksiz/artan ıkınmalarla, hatta zorlanmalarla sağlanan bu dışkı çıkışlarının neden olduğu karın içi basınç artışına paralel olarak asıcı bağlarda esnekilik kaybı/hasar oluşmaya başlar.
Hâlbuki normal dışkılama işlevi; "Mermiyi namluya ver, ama namludan sen çıkarma, bırak kendiliğinden çıksın" modeli olarak düşünülebilir. Bu çerçevede, öncelikle iyice sıkışmadan tuvalete gidilmez. Sıkışıp da tuvalete gidildiğinde ise ilk önce derin nefes ve karın kasları hafifçe kullanılarak dışkı makat ağzına yönlendirilir. Yani mermi namluya verilir. İşte normal dışkılama işlevi için olması gereken ıkınma, sadece bu kadardır.
Fakat gerek dışkının daha sonrasında kendiliğinden çıkmaması gerekse kendiliğinden çıkışın beklenememesi gibi sebeplerle karın kasları tekrar devreye sokulur ve bir şekilde dışkı çıkışı sağlanır. Yani mermi namludan da çıkartılır. İşte dışkı çıkışları büyük bir oranda karın kasları desteğiyle, yani gereksiz ıkınmalarla sağlandığı için bu dışkılamalara ıkınarak dışkılama adı verilir. Bu durum; HATALI DIŞKILAMA İŞLEVİ (Ikınarak Dışkılama) veya IKINMA ALIŞKANLIĞI olarak yansır. Hatta bu gereksiz ıkınmalar, özellikle kalın-sert dışkı(peklik) dönemlerinde yeterli olmaz. O zaman da karın kas desteği "zorlanma" adı altında ve yüz mimiklerine yansıyacak şekilde katmerli ıkınmalarla dışkılama gerçekleştirilir. Buna da zorlanarak dışkılama adı verilir. Dolayısıyla bu süreç zamanla (yıllar içersinde) hem rektumu hem de makatı zorlamaya ve bir takım hasarlar oluşmasına neden olur. Yani hem mekanizma (Rektum ve Pelvik Taban) hem de namlu (Makat) dağılmaya, hasar görmeye başlar.
Basur (Hemoroidal Hastalık) oluşumunda Kabızlık başta olmak üzere çok çeşitli nedenler öne sürülür. Ancak Neden-Sonuç ilişkisi dâhilinde tüm nedenler irdelendiğinde; ortak noktalarının gereksiz ıkınma kökenli HATALI DIŞKILAMA İŞLEVİ olduğu gerçeği ile karşılaşılır.
● Sıklıkla Peklik olarak bilinen ve seyrek tuvalete gitme ve/veya kalın sert dışkı çıkarma olarak tanımlanan KABIZLIK; gereksiz ıkınmalara, hatta zorlanmalara sebep olduğundan basur oluşmasında rol oynar. Ancak her ne kadar düzenli olarak her gün bir veya birden fazla tuvalete gidiyor ve yumuşak kıvamlı dışkı çıkıyor olsa da KABIZ olunabilir. Yani Dışkı çıkış güçlüğü tipi kabızlık Bknz:Dışkılama Güçlüğü yaşıyor olunabilir. Çünkü yumuşak dışkı bile karnı sıkmadan, dolayısıyla gereksiz ıkınmadan çıkmıyordur. Ama bu gereksiz ıkınmalar öyle alışılmıştır ki farkına varılmaz. O yüzden kabızlığı sadece peklik olarak düşünmemek gerekir. Diğer taraftan uzun süreli ishal durumları (az ve yumuşak-cıvık dışkılama) da; neden olduğu gereksiz ıkınmalar sebebiyle basur oluşmasında veya basur sıkıntılarının belirginleşmesinde rol oynar.
Mademki Kabız değilsiniz, dışkılamanız "Normal" ve gereksiz ıkınmıyorsunuz... O zaman makatınızda niye sorun yaşıyorsunuz? Tuvalet yaparken bir elinizi karnınıza koyun ve tuvalet boyunca ne kadar sıklıkla karın kaslarını kastığınıza bakın... Unutmayınki, karın kasların kullandığınız veya sıktığınız her işlem bir ıkınmadır.
● Peki, beslenmenin hiç mi rolü yok? Tabii ki var. Ama düşünüldüğü gibi “şunu ye, bunu yeme” tarzında değil. Doğrudan ıkınmayla bağlantılı olarak rol oynar. Ikınmanın yeterli seviyede kalması için öncelikle depoda yeterli dışkı olması gerekir. Ki bunun için de kişinin; düzenli aralıklarla ve dengeli beslenmesi ve bu beslenmenin de sürdürülebilir olması gerekir. Diş macunu tüpünü yeni aldığınızda içi doludur. Dolayısıyla az bir sıkmayla (ıkınmayla) ağız dolusu macun, kendiliğinden (sıkmadan-ıkınmadan) dışarı çıkar. Ancak tüpdeki macun azaldıkça veya cıvıklaştıkça; hem sıkmalar artmaya hem de çıkışlar, plöff, plöff ve azar azar olmaya başlar. Yani gereksiz ıkınmalar artar. O yüzden beslenmenin öncelikle dışkıyı “muz” kıvam ve kalınlığına getirecek şekilde dengeli (lifli/lifsiz dengesi) olması gerekir.
Ayrıca tüpteki macunun da ağzı açık bırakılıp kurumasına (peklik) da engel olunmalıdır. Bunun için görev icabı değil de ihtiyaç oluştuğunda tuvalete gidilmeli ve gereksiz tuvalet tutma veya ertelemelerden kaçınılmalıdır.
O yüzden “Daha sulu ve lifli şeyler yeyin" veya "Şunu ye, bunu yeme" gibi önerilerin pek bir anlamı yoktur. Beslenme; dışkılama sürecinin bir parçasıdır. Ikınmayı azaltabilmek için normal beslenme yoluyla sağlanmış bol yumuşak dışkının, öncelikle rezervuarda (rektumda) olması gerekir. (Bknz: Normal Beslenme-Dışkılama-Dışkı)
● Uzun süreli öksürük, şişmanlık ve hamilelik gibi durumlar da karın içi basıncını artırarak asıcı bağlarda hasar oluşmasına sebep olabilmektedir.
● Hareketsiz yaşam gibi barsak çalışmasını yavaşlatan nedenler hem karın içi basıncını artırarak hem de ıkınmayı artırarak asıcı bağlarda hasar oluşmasına sebep olabilmektedir.
● Basur oluşumunda veya basur sorunlarının belirginleşmesinde Stres veya psikolojik problemlerin de rol oynadığı ifade edilmektedir. Barsak çalışmasında stresin tabii ki rolü vardır. Ancak herşeyi strese bağlamak yerine stres durumlarında değişen beslenme ve dışkılama alışkanlıklarını da göz ardı etmemek gerekir.
2. Hormonal ve Yapısal Nedenler:
Hemorid yastıkçıklarında yer alan asıcı bağlarda esneklik artışına veya gerginlik kaybına yol açarak basur oluşumunda rol oynar. Bilindiği gibi yapısal olarak elastikiyet veya gerginlik özelliği her lastiğin aynı değildir. Tabii ki araba lastiğinden bahsetmiyorum. Bağ dokusu özelliğinde olan asıcı bağları da lastik gibi düşünebilirsiniz. Dolayısıyla bazı kişilerdeki asıcı bağların yapısal olarak daha esnek olması; bu kişilerin çok daha erken yaşlarda veya daha şiddetli basur sorunları yaşamasına sebep olabilir.
Diğer taraftan progesteron gibi hormonlar; bağ dokularında, dolayısıyla asıcı bağlarda da esneklik artışına sebep olur. Ki bu hormonal etki; bayanlarda, özellikle hamilelik dönemleri ile sonrasında veya adet dönemlerine yakın basur belirtilerinin tetiklenmesinde rol oynar.
Son olarak, Hemoroidal Hastalığın, yani Basurun aynı aile bireyleri arasında daha sık rastlanması sebebiyle ırsi (kalıtsal) olduğu düşünülmüş olsa da; yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda ırsi özelliği olmadığı gerçeği ile karşılaşılmıştır. Ancak aynı aile bireylerinin hem dışkılama alışkanlıklarının hem de bağ dokusu yapılarının benzer özelliklere sahip olduğu dikkat çekmiştir. Bu nedenle de aynı ailede içersinde sık görülmesi; ailevi yatkınlık olarak değerlendirilmiştir.
HEMOROİD (Basur); Nasıl Oluşur?
Normal Dışkılama işleminin gereksiz ıkınmalardan uzak ve 1-2 günde 1-2 defa gibi bir sıklıkta gerçekleşmesi beklenir. Dışkılama işlevi "Norm" standartlarında gerçekleştiği sürece asıcı bağların da yer aldığı hemoroid yastıkçıklarında; yaşam konfor ve kalitesini bozacak seviyede hasar veya deformasyon gelişmesi beklenmez. Yani araba misali, dağa taşa vurmadığınız sürece pek sorun yaratmaz.
Artan/Gereksiz ıkınmalarla gerçekleştirilen her dışkılama işlevi sırasında Hemoroid yastıkçıklarındaki damarlarda daha fazla ve uzun süre kan göllenmeye başlar. Bu durum, damarları saran asıcı bağların daha fazla gerilmesine veya daha uzun süre gergin kalmasına yol açar. Ki bu durum; zamanla asıcı bağlarda gevşeme ile kısmi kırılma ve kopmalara sebep olur.
Dışkılama sırasında devam eden gereksiz ıkınmalar nedeniyle Asıcı bağlardaki elastikiyet (güç) kaybı; "kartopu" misali zamanla daha da artar ve geri dönüşü olmayan hasarlar oluşur. Bunun sonucu olarak da hemoroid yastıkçıklarında zamanla daha fazla büyüme olur.
Hatta Dışkılama sırasındaki gereksiz ıkınmanın, dolayısıyla dışkının itici gücüne paralel olarak büyüyen hemoroid yastıkçıkları makat ağzına doğru ilerlemeye (sarkmaya) ve zamanla da makat dışına çıkmaya başlar.
Diğer taraftan, dışkılama sırasında dışkının büyüyen ve sarkan hemoroid yastıkçıkları arasından geçerken oluşturduğu tahrişe bağlı olarak değişen miktar ve şiddette kanama, yanma-sızlama ile makat ağzında ele gelen ağrılı-ağrısız memeleşme görülmeye başlar. İstirahat durumunda ise özellikle yumuşak-cıvık dışkılama sonrası daha fazla olmak üzere makatta akıntı, kaşıntı ve iç çamaşırda kirlenmeler görülür (contalar bozulur). Tabii, dışkılama sırasında şişen memeler; elastikiyet kaybına bağlı olarak küçülemez ve istirahat durumunda da devam eden ağrılı memeleşmeler (şişlikler) oluşur.
SONUÇ: Yıllar içersinde pek farkında olmadan gerçekleştirilen ve artan ıkınmalarla karakterize olan hatalı dışkılama işlevleri sonucu; halk arasında “basur/hemoroid” diye bilinen belirtiler (sıkıntılar) bütünü yani Hemoroidal Hastalık ortaya çıkmış olur.
Ki oluşan bu hemoroidler; buzdağının sadece suyun üstünde kalan ve görünen küçük kısmıdır.  Buzdağının altında ise pelvik taban ile rektum ve sigmoid kolonu da ilgilendiren, dolayısıyla gereksiz ıkınma ihtiyacını tetikleyerek basur tedavisini güçleştirecek pelvik taban düşüklüğü, anismus, redundan rektosigmoid, dilate rektum (rektal hiposensitivite), rektosel, rektal mukozal prolaps, rektal intussusception gibi hastalıklar (DIŞKILAMA GÜÇLÜĞÜ/Dışkı Çıkış Güçlüğü Tipi Kabızlık)da yatabilir.
Dışkılamayla olan bağlantısı nedeniyle....
1.) BASUR, IKINMAYLA TUVALETTE BELİRGİNLEŞİR...
Basur sıkıntıları gereksiz ıkınmanın derecesine bağlı olarak tuvalette ortaya çıkar ve/veya sonrasında devam eder. Bayan göğüslerinin sütyen sayesinde deforme/sarkık olup olmadığı anlaşılmaz. Asıl gerçek sütyen çıkınca belli olur. Aynı şekilde, Hemoroidlerde ileri düzeyde bir büyüme olmadığı sürece makat kasları sütyen vazifesi görür ve istirahat durumunda hemoroid memelerinin makat içinde kalmasını sağlar. Bu nedenle hemoroidlerde de asıl gerçek; sütyen çıkınca, yani tuvalette dışkılama (ıkınma) sırasında belli olur.
Bu özellik, “yaa benim, sadece tuvalette iken sıkıntılarım oluyor, başka zaman bir sorunum yok ki...” diyen hastalar için anlaşılır olmuştur. Başka ne zaman olacak ki...
Kullanıcı Eğitimiyle desteklenen Korunma yollarının ve bitkisel tedavilerin temel mantığı ıkınmayı azaltmaktır. Böylece sıkıntılar geriler ve hastalığın daha kötüye gitmesi engellenir. Ama asıcı bağlarda oluşmuş olan geri dönüşü olmayan elastikiyet kaybı, yani basur (hastalık) geçmez. Piyasada satılan çeşitli basur tedavi ürünlerine dikkatli olarak bakılırsa; dip not olarak "hastalık sıkıntılarının, şikayetlerinin azaltılmasında etkilidir." diyen ibareler bulunur.
2.) BASUR, İLERLEYİCİ BİR HASTALIKTIR...
Yaşamın temeli beslenme üzerine kurulu olduğu sürece, bir çıkış olmak zorundadır. Yani dışkılama (kullanma) gerekir. O halde kullanıcı (dışkılama) alışkanlıklarına bağlı olarak hemoroid yastıkçıklarında bir büyüme ve sarkma gelişmesi, hatta kullanım şekline bağlı olarak ilerlemesi ve daha kötüye gitmesi doğal değil midir? O yüzden, kullanıcı (dışkılama) hatalarına devam edildiği sürece basur kendi kendine asla gerilemez.
Ancak kullanıcı hatası herkeste aynı derecede değildir. O yüzden Hemoroidal Hastalık; oluşan büyüme ve sarkmanın bir nevi ölçütü olan ıkınma sırasında ortaya çıkan memeleşmeye göre Evre I-II-III-IV olarak sınıflandırılır. Aslında bir hastalığın evrelerinin olması dahi, ilerleyici özelliğini anlatmak için yeterlidir.
Bu özellik, “yaa bende yıllar önce vardı, geçti ama şimdi öncekine göre daha fazla sıkıntı yapmaya başladı.” diyen hastalar için anlaşılır olmuştur. Herhalde...
Birinci Evre: Memelerin dışkılama (ıkınma) sırasında makat içinde belirginleştiği, ancak makat ağzına kadar ulaşamadığı erken dönem hemoroidlerdir. Dolayısıyla dışarıdan ıkınmayla bile görülmeleri zordur.
İkinci Evre: Hastalık ilerledikçe memeler dışkılama (ıkınma) ile makat ağzına ulaşır hale gelir. Ancak ıkınma bittiğinde kendiliğinden içeriye girer.
Üçüncü Evre: İlerleme devam ettikçe, dışkılama (ıkınma) sırasında veya kendiliğinden memeler dışarıya çıkar. Ancak ıkınma sonrası kendiliğinden içeri girmeleri 1-2 saat alabilir veya parmakla müdahale gerektirir.
Dördüncü Evre: Son aşamada ise, ıkınma olsun  veya olmasın memeler çoğunlukla dışarıdadır. Dışkılama sonrası belirginleşen memelerin içeri girmeleri el ile bile tam olarak mümkün olmaz.
NOT: Bu evreleme sadece ıkınma sırasında makatta oluşan memeleşme baz alınarak yapılmıştır. Olası Kanamanın, Ağrının, Akıntı ve kirlenmenin az veya çok olmasına göre bir evreleme yoktur. Evreleme tanımlamasını okurken memelerin WC'de ıkınma aşamasında, dışarı çıkma derecelerine göre sınıflandırıldığına dikkat ediniz.İstirahat halindeki makatınıza bakarak karşılaştırma yapmayınız. Aldanırsınız...
3.) BASUR, ATAKLAR HALİNDE SEYREDER...
Her tuvaletinizde “illaki aynı sorunlarla veya aynı şiddette veya artarak karşılaşmak gerekir” diye bir şart yoktur, değişir. Çünkü kullanıcının beslenme ile buna bağlı olarak dışkılama sırasında ihtiyaç duyduğu gereksiz ıkınma derecesi değişir. Her tuvalette aynı olmaz. Bu nedenle de yaşadığı sıkıntılar dalgalı bir seyir gösterir. Hatta belli bir dönem hiç olmayabilir. Ama bir dönem gelir; fışkırır tarzda kanayabilir(kanama atağı) ya da oturtamaz halde ağrılı şişlik(şişlik atağı) yapabilir.
AĞRILI-ŞİŞ ATAK HALİ......................................KANAMALI ATAK HALİ
Kısacası ne zaman, ne yapacağı ve ne şekilde ortaya çıkıp yaşam konforunu bozacağı hiç belli değildir. Gereksiz ıkınmanın şiddetine göre sıkıntıların hem şiddeti hem çeşitliliği değişir. Ama sıkıntılar gün yüzüne çıkmadıkça hastalığın geçtiği düşünülür.Hastalığın geçmesi ayrıdır. Sıkıntıların uzun zamandır görülmemesi farklıdır. Çünkü çoğu hasta bu dönemde, beslenmesiyle oynayarak bir şekilde kabızlık mücadelesi adı altında gereksiz ıkınmayı azaltmaya devam eder.
Bu özellik, ”yaa benim, her zaman sıkıntım olmuyor, arada bir oluyor. Bazen de öttürüyor...” diyen hastalar için anlaşılır olmuştur. Herhalde...
4.) BASUR, AYIRICI TANISI YAPILMASI GEREKEN BİR HASTALIKTIR...
Makatta; ağrı, kanama, akıntı ve memeleşme gibi ortak sıkıntılarla kendini gösteren, iyi veya kötü huylu birçok hastalık vardır. Özellikle kalın barsak kanserlerinde de makatta kanama olabilir. Yani sadece basur kanama yapmaz.
Diğer taraftan, gereksiz ıkınmalara yol açan kullanıcı hataları ilk sonuçlarını  Kolon--Rektum--Anüs şeklinde devam eden işlevsel bütünsellikte Anüsten önce rektumda vermeye başlar. Ancak genellikle tolere edilir. Dolayısıyla makatında basur tespit edilen hastalarda; sıklıkla beslenme ve tuvalet sayısı ile tolere edilen Rektosel, İnternal Mukozal Prolaps(Gizli Makat sarkması) gibi rektuma ait hastalıklar da bulunur.
Dolayısıyla Neden-Sonuç ilişkisi dahilinde yaklaşıldığında, yaşanan sıkıntılar için basur; tek başına bir neden değildir. BASUR; sıklıkla dışkılama güçlüğü temelinde ortaya çıkan sonuçlardan sadece birisidir. (Bknz: Dışkılama Güçlüğü&) O yüzden yaşanan sıkıntılardan, sadece basur tedavisiyle kurtulmak mümkün olmaz. Gereksiz ıkınma ihtiyacını belirginleştiren Dışkılama güçlüğünün, yani hatalı dışkılama işlevinin de tedavisi gerekir. Yoksa "Tekrarladı!.." diyen veya "Kabız olmamaya çalışın, kabız olursanız tekrarlar!.." denilen hastalardan olunur. Eksik tanı, yetersiz tedavi...
UÇAN Blogları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder